Atatürk, tam 90 yıl önce, 1927’de Türk ulusuna sunduğu NUTUK’un sonunda gençliğe seslenirken Türkiye Cumhuriyetini ülkenin gençlerine emanet etmişti. O yıl 21 yaşında olan Ord. Prof. Enver Ziya Karal, bu emaneti sahiplenen Türk gençliğinin ta kendisiydi ve bu sorumluluğunun bilinciyle 76 yıllık yaşamının tümünü bu kutsal emaneti korumaya adadı.
1906 yılında Kosova’nın Osmaniye kasabasında doğan Kadir Enver Ziya (Karal), henüz altı yaşında bir çocukken patlak veren Balkan Savaşları sırasında Türk toprakları düşman işgaline uğrayınca ailesiyle birlikte Türkiye’ye doğru yola düştü. Yolda annesi, babası, kız kardeşi ölen; iki ağabeyi de kaybolan Enver Ziya anavatana ulaştığında devlet ona sahip çıktı ve kimsesiz kalan birçok çocukla birlikte İzmir’de Alaçatı yetimhanesine yerleştirildi. İzmir Yunan işgaline uğradığında Bursa’ya, bu kent işgal edilince de İstanbul’da Ortaköy Darüleytamı’na gönderildi. 1922 yılında parasız yatılı sınavını kazanarak Edirne Lisesi’ne gönderilen Enver Ziya, 1928 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra devletin açtığı burs sınavını kazanarak yüksek.ğrenim görmek üzere Fransa’ya gitti. Lyon Üniversitesi’nin Tarih-Coğrafya Bölümünü bitirdikten sonra Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde Tarih Profesörü Charles Seignobos’un yanında doktora çalışmasına başladıysa da Üniversite Reformu ile Darülfünun kaldırılıp yerine İstanbul Üniversitesi kurulunca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından üniversitede ders vermek üzere geri çağrıldı. Soyadı yasası çıktığında kendi seçtiği Karal soyadıyla İstanbul Üniversitesi’nin Tarih Bölümünde Yeni ve Yakınçağlar Doçenti olarak akademik yaşamına başladı. 1936 yılında da üniversitenin ilk mezunlarından Tarih Öğretmeni Fatma Hanım’la evlendi. Üniversitedeki derslerinin yanı sıra 1935’de Harp Akademisi’nde Siyasi Tarih ve Üniversite’nin Hukuk Tarihi Enstitüsü’nde o yıl bütün yüksek.ğretim kurumlarında zorunlu ders olarak okutulması kararlaştırılan Türk İnkılap Tarihi derslerini verdi. 1940 yazında bir yıl sonra Profesörlüğe yükseltildiği Ankara’ya nakleden Karal’ın meslek yaşamı emekli olana kadar çalıştığı Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kendi kurduğu Yakınçağ Tarihi Kürsüsünde geçti. Ankara’da da çeşitli fakültelerde, Mülkiye Yüksek Okulu’nda ve emekli olduktan sonra da ölümüne kadar Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde Türk İnkılap Tarihi dersleri vermeyi sürdüren Karal, 1942 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye Cumhuriyeti Tarihi için bir araştırma merkezi olarak tasarlanan Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nü kurmakla görevlendirildi. Bu enstitünün müdürü, 1944-1950 yılları arasında da önce DTCF’nin d.rdüncü dekanı, ardından Ankara Üniversitesi’nin ikinci rekt.rü seçildi. Bu zaman dilimi içinde Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde gönüllü öğretmenliği, Karal için yaşamının çok önemli bir kesiti oldu. Zaten türlü görevleri arasında eğiticilik, Karal’ın en önemsediği hizmetiydi. Yetimhanede aile sıcaklığından yoksun yetişmek ona ilgi eksikliğinin ruhsal sarsıntılara yol açabileceğini öğretip şefkat duygusunu ve sorumluluk bilincini geliştirdiğinden, çevresindekilere olduğu gibi öğrencilerine de hep saygı, ilgi ve sevgiyle yaklaştı. Ulaştığı yeri Atatürk’e ve devletine borçlu olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmadığından ömrü boyunca insanlık ülküsüyle donanmış, Atatürk ilkelerini anlayan, benimseyen, Türkiye Cumhuriyetini yüceltecek gençler yetiştirmek için çalıştı. Eşi Fatma Karal ve tarih profesörü olan kızı Seçil Karal Akgün de öğrencilerindendi. Karal’ın büyük kıvanç duyarak yerine getirdiği bir hizmeti de Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evi müze haline getirmekti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kendisine verdiği bu onurlu görevi kusursuz yerine getirmek için önce evin mimari özellikleri ve iç düzeni hakkında yaklaşık bir yıl yoğun araştırmalar yaptı. Ardından, kendisiyle birlikte görevlendirilen tarihçi eşi Fatma Karal ile İstanbul’daki saraylardan, müzelerde ve Selanik’ten topladıkları otantik malzeme ile iki ay içinde evi nerdeyse birebir döşeyerek müze olarak açılışını Atatürk’ün Anıtkabir’e taşındığı 10 Kasım 1953 gününe yetiştirdiler.
1960 yılında Ordinaryüs Profesörlüğe yükseltilen Karal, aynı yılın 27 Mayıs ihtilalinden sonra Kurucu Meclis’e üye ve bu Meclisin Anayasayı hazırlamakla görevlendirdiği komisyona başkan seçildi. Hukukçu olmadığından kendi deyişiyle şaşkınlıkla ama onur duyarak üstlendiği bu görevde engin tarih bilgisi, uzlaştırmacı kişiliği ve çalışma gücüyle Türkiye’yi çağdaş hukuk devleti haline getiren 1961 Anayasası’nın hazırlanmasında pay sahibi oldu. Türkiye’nin sadece demokrasiye dönmesini değil, demokratik kurumlar kazanmasını da sağlayan bu anayasa halk oylamasıyla kabul edildikten sonra 1980askeri müdahalesiyle yeni bir anayasa getirilene kadar yürürlükte kaldı. Atatürk’ün Türk tarihinin bilimsel olarak araştırılması için kurduğu ve siyasal baskı altında kalmadan yansız çalışabilmesi için malvarlığının büyük bir kısmını bırakacak kadar önemsediği Türk Tarih Kurumu’nun başkanlığı, Karal’ın son resmi göreviydi. 1971 yılında seçildiği bu görevinde Atatürk’ün mirasını yerinde kullanılması için hukuki mücadele bile vererek titizlikle korudu. Türk-yabancı bilim adamları ve tarih araştırmacılarıyla yakın ilişkiler kurarak, .zgün araştırmaların yayınlanmasını sürdürerek Kurumun ulusal ve uluslararası kimliğinin gelişmesine büyük özen gösterdi. Karal’ın Tarih ve Dil Kurumlarının yanı sıra üye olarak veya yönetici kademelerde hizmet verdiği kurum ve sivil toplum örgütlerinin bazıları: Maarif Vekaleti Talim Terbiye Dairesi, Türk Kültür Eserleri Koruma Komisyonu, UNESCO Milli Komisyonu, Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAIE), Türkiye Turizm Cemiyetleri Federasyonu, Güneydoğu Avrupa Etütleri Merkezi ve Türkiye-Hindistan Dostluk Derneğiydi.
Atatürk’ü ve ilkelerini çok iyi anlamış, laik Türkiye Cumhuriyetine koşulsuz bağlı bir bilim adamı olan Karal, bu birimlerle benzerlerinde olduğu gibi Türk ve yabancı üniversitelerde, Türkiye’nin Atatürk’ün açtığı ışıklı yolda yürüyerek Ortadoğu’nun tek laik, demokratik ülkesi haline gelişini anlatan seminerler dersler, konferanslar vermeye öncelikli bir sorumluluğu olarak yaklaştı.
Türkiye Cumhuriyetinin yetiştirdiği ilk tarihçilerden olan Karal, Fransa’daki tarih öğrenimi sırasında tarih yazımında birinci el kaynaklar kullanmanın gereğini ve önemini öğrenmişti. Bu bilinçle akademik yaşamının başlangıcından itibaren çeşitli Türk ve yabancı arşivlerde yakın dönem Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihi üzerine araştırmalar yaptı, üretken bir tarihçi oldu, kitapları ve makaleleriyle dünya çapında tanındı. 1957’de araştırma yapmak için için gittiği Amerika’da kaldığı iki yıl boyunca Stanford Üniversitesi’nin Hoover Enstitüsü’nde Paris Barış Konferansı ve Ermeni sorunu üzerine ayrıntılı incelemeler yaparken Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti ve İslam tarihi üzerine dersler de verdi. Aynı konularda lisans ve doktora dersleri vermek üzere 1963 ve 1970’de New York’ta Columbia Üniversitesine, 1966’da da Arizona’da Tucson Üniversitesine davet edildi. Beyrut Amerikan Üniversitesi, Atina Utrecht, Tahran, Manchester, Tiflis, Kudüs, Princeton, Bakü Üniversiteleri, Seattle’daki Washington Üniversitesi ve Moskova Bilimler Akademisi seminerlere, panelere, kongrelere katılmak veya konferans vermek için Karal’ı davet eden kurumlardan bazılarıydı.
Osmanlı ve Türk tarihi üzerine çalışan tarihçilere özenli, özgün yapıtlarıyla bilgi kaynağı olan Karal’ın yakınçağ Osmanlı tarihinin ilk bilimsel incelemesi olan 5 ciltlik Osmanlı Tarihi, III Selim, Türk-Fransız ilişkileri, ilk Osmanlı büyükel.ileri üzerine kitapları, uzun yıllar Cumhuriyet Tarihi dersinin liselerde okutulan tek kitabı olduğundan onun yurt çapında tanınmasını sağlayan Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Atatürk’ün sözlerine dayalı Atatürk’ten Düşünceler gibi çok okunan kitapları ve sayısız makalesi, onun gelecek kuşaklara bıraktığı bilimsel mirastır.
Prof. Dr. Seçil Karal Akgün
Başkent Üniversitesi Ord. Prof. Enver Ziya Karal Tarih Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü